Son yıllarda yapay zeka (YZ) teknolojilerinin hayatımıza hızla entegre olması, bireylerin duygusal karar süreçlerinde bu sistemlere giderek daha fazla başvurmasına yol açtı. Ancak uzmanlar, yapay zekanın bireyleri gerçek insan ilişkilerinden uzaklaştırdığı, onları şımarttığı ve yalnızlaştırdığı konusunda ciddi uyarılarda bulundu.
Psikologlar ve sosyologlar, YZ’nin sürekli onaylayıcı doğasının narsisistik eğilimleri körüklediğini ve bireyleri bağımlılığa sürüklediğini belirtti.
Psikologlar, yapay zekanın bireyleri sürekli onaylayarak gerçeklikten kopardığını vurgulayarak şunları söyledi:
“İnsanlar yargılanmaktan korkuyor ve eleştiriden kaçınıyor. Yapay zeka, tam da bu noktada devreye giriyor; çünkü kullanıcıyı yargılamadan, istediği cevapları sunuyor. Ancak bu durum, bireylerin gerçek ilişkilerdeki hataları kabullenme yeteneğini zayıflatıyor. YZ, ‘evet, mükemmelsin’ diyerek bireyi yüceltiyor, bu da narsisistik eğilimleri artırıyor ve uzun vadede yanlış duygusal tepkilere yol açıyor”
Oxford Üniversitesi’nden etik uzmanı Dr. Hannah Maslen, YZ’nin bireylerin kişisel verilerini toplama ve işleme süreçlerinde gizlilik riskleri taşıdığını belirterek, “YZ uygulamaları, kullanıcıların duygusal verilerini analiz ederken, bu verilerin nasıl saklandığı ve kimlerle paylaşıldığı büyük bir soru işareti” dedi.
Nature Medicine’de yayımlanan bir çalışma, YZ sistemlerinin farklı demografik gruplarda yanlış sonuçlar verebileceğini ortaya koydu.
Örneğin, koyu cilt tonlarında cilt kanseri teşhisinde YZ’nin hata oranı %20’ye ulaşabiliyor, bu da teknolojinin veri setlerindeki önyargılardan kaynaklandı.
Stanford Üniversitesi’nden dermatoloji profesörü Dr. Susan Swetter ise YZ’nin bilimsel araştırmalardaki potansiyeline dikkat çekerken, sınırlarını da vurgulayarak, “YZ, cilt kanseri gibi ciddi hastalıkların erken teşhisinde doktorlara destek olabilir, ancak doğruluk, veri setlerinin çeşitliliğine bağlıdır. İnsan gözetimi olmadan YZ’ye güvenmek yanıltıcı olabilir” dedi.
Journal of the American Academy of Dermatology’de yayımlanan bir çalışma, YZ tabanlı sistemlerin cilt kanseri teşhisinde %90 doğruluk oranına ulaştığını gösterse de, teknolojinin hala insan uzmanların rehberliğine ihtiyaç duyduğunu ortaya koydu.
Chicago Üniversitesi’nden yapılan bir araştırma, YZ’nin “uzaylı hipotezler” üreterek bilimsel keşiflerde yenilikçi fikirler sunabileceğini gösterdi. Ancak, ünlü YZ uzmanı Thomas Wolf, YZ’nin yaratıcılığının veri setleriyle sınırlı olduğunu ve Einstein gibi paradigmayı yıkan düşünceleri üretemediğini savundu. Wolf, “YZ, mevcut bilgiyi analiz eder, ancak insan sezgisi ve yaratıcılığının yerini alamaz” dedi.
Yapay zeka bireyleri şımartarak ve yalnızlaştırarak modern toplumun sosyal dokusuna zarar verebilir.
Uzmanlar, YZ’nin destekleyici bir araç olarak kullanılmasını, ancak insan ilişkilerinin ve uzman rehberliğinin yerini almaması gerektiğini vurguladı.
Gerçek bağlar kurmak, eleştirel düşünceyi sürdürmek ve YZ’nin sınırlarını anlamak, bu dijital çağda sağlıklı bir denge kurmanın anahtarı olarak öne çıktı.